kapak yuvarlandı bütün bekledim yokuşun sonunda kaçınmadım
bu kez. durdum başımdan geçmesini bekledim.. yokuşu tırmanmaya başladım sonra..
bir adım iki adım.. parmaklarımın saymaya yetmeyeceğini anlamıştım yol uzundu..
gocunmadım.
Bay Schulz'un Tarçın Dükkanından içeri usulca girdim,
kulağımın sesini kıstım. etrafta yayılmış fısıldaşan kitaplara göz süzdüm..
aşırılmış notlar defterimi açtım.. Sek Sek oynayarak Tarçın dükkanında bir tur
attım.. gözeneklerimin çelik ile
dolduğunu hissettim.. Tam o an bir kitaba kulağımı dayamıştım “rüya dedim sana”
rüyaların ele avuca sığmaz oluşuna bir kanıt; gökyüzünden süzülen bir kitap
yüzümü yalayarak dudağıma indi, yakışına gülümsedim. Boynumda durdurdum onu ve
baktım “Patagonya’da” her yer uzak geldi
bir an, iki adım ötemle aramla iki gezegen boşluk varmışçasına.. onu ait olduğu
yere bıraktım. ”Sonra Bay Schulz seslendi
“genellikle kitaplar göktaşlarına benzerler. Her birinin Anka kuşu gibi
haykırarak fırladığı, her tarafının tutuştuğu tek bir an vardır. Biz onları o
bir tek an için severiz, hemen arkasından küle dönüşse de.” Kapak kıstırmaya
başlamıştı, bir süre daha buralarda oynayamayacağımı hissetmiştim göz
kapaklarım bir ahunun sıçradığı nehirleri buluşturuyordu. Kucağımda birikmiş olan göktaşlarıyla beş taş
oynamak için, teşekkür ederek uzaklaştım.
Kulağımın sesini açtım ve dinginleşen soluğuma eş adımlarla devam
ettim. Dükkanı,ormanı,oyunları ve
rüyaları özenle odamın içine dağıttım.. iklimime göre fincan paylaşacağım
onlarla.. tarçın çayı, papatya, biberiye, hibiscus,zencefil,elma..
Eve dönüş yolumda ses tellerime kurulan kırlangıçlar gecenin
sonuna yolculuğa* hazırlandı. Rica minnet oyalamak istedim, gitmeseler de susku
ile kalmasaydım. Uykularına
gömüldüler.. birileri kulaklarıma
tırmandı, bir insan olduğumu hatırlattı. Aylardan nisan olduğunu unuttum.. kapağın ışıklarına kapılıp karanlığa boğuldum..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder