25 Temmuz 2012 Çarşamba

II


    Soluğumdan is dökerek evleri yokluyorum.  Bulduğum her aralık kapıdan geçiyor, bilindik yüzleri henüz yanmakta olan kızıl damlalı kollarımla kucaklıyorum.  “Ben ölümün kanepeye uzanmış beyaz bir çarşaf olduğunu bilirdim, altında kimseleri görmedim” diyorum.” “Ne olur ses verin, sevmedim hiç sizi. Kimdiniz ya adınız.. ben öldürmediysem lütfen ölmeyin.”

 Konuştukça ben is kokusu sarıyor ölüleri, midem dönüyor ,taklacı güvercinler yerini dar buluyor.. bir cinayet işlesem kazırdım bileklerime, arıyorum beyaz silinmiş. Ya işlediysem de yangın da yitirmişsem, ya ben bildiğim her sesi dağlayıp da avuçlarımda devirmişsem. 

Saklanıp da soğuyacak bir yer aranıyorum, bir yandan helvalar pişirip badem niyetine gözler basıyorum üstüne.  “Kapatın kapıları,  kapatın!”  kimseler görmeden bir ben bilirsem ölülerin yerini, sorguya alırlar beni. Dudaklarımı söküp sökük konuşmaya zorlarlar. Nasıl anlatırım, ne söylerim.  Sesim giderse korkusundan denilir. Gider de gelmezse iyi, ya anlatırsa.. Ya peygamberleri sökerlerse 32 dişimden, ya tam çıkmazsam. Kırdıklarımın adreslerini isterler de ben sus kalırsam. Beni o odalarda ölmeye de bırakmazlar, yaşasam diye bakarlar. Bir tebessüm çıksın da katlim meşrulaşsın diye yanaklarımı oyarlar.  Acısam gam olmaz ya bir aralık çarşaf altına uzandıysam, ya ben ondan ölümün kökünü kurcalayamıyorsam.  Dudaklarımı alır da karnıma dikerlerse de ben yuttuğum her bir masalı bülbül gibi şakırsam..
Ya kim alır beni sorguya?
Kuzgun’u çağırırlar elbet, ah o bilir içimde kim nerde durur.. secdede başı uçurulmuş kimler ulur yatsı vakitlerinde o bilir gammazlar beni.  Yoluna harç ettiğini demez de saçımın lülesinden başlar sövmeye.  Kafir kılar beni. Kuzgun.. size söz etmiş miydim? Musallat olur fikrinize diye gizlemişimdir. ne karadır gözü, ne efsun..  bir baktım, sağ omzuma bir kuyu açıldı. Muskalar bastı koluma, hurafeler, sağdan başlayan dualar.. gitti geldi yuva kurdu.  Kondurulmuş saydığı meleklerin kanatlarından yolup, kendine bir kat açtı.. bir baktım daha göremedim.  Kıssalar dizdi boyuna, gece gündüz gezinip bir omzumda. “Al” dedi “vur başlarını riyakarların ”
 ölümün ceset tanıklığında meşrulaştığını bilmiyordum. Onlar mırıldanırken ben cümlemizi ölü sayıyordum.  Kınıma doladım dilimi, çıkmaz kılıç içinden dedim.  sağ omzundan tutup bir göğe çarptı bir yere..   gök acıdı kaçıldı, yer acıdı yarıldı.. kuzgun, gündüz düşlerime  ucu bucağı okyanus bastı..
ah onu çağırırlarsa.. 
o zaman kınından çeker  kılıcı bölerim dilimi..  susku bile etmem.. paçavraya dönerim..

bu ölüleri nereye gizlemeli,  evler uçuşuyor cereyandan şehrin kapılarını bulmam gerek. Dehlizlere inmem, surların sesine kulak verip geçitlere girmem.. kaç yüz yıl yürümem.. bileklerimi görsem tanırım, çentik varsa gider  koyarım başımı baltanın altına ya yoksa, ya üstüme yıkılmaya çalışılıyorsa bunca yüz(ki gözlerinden de çaldım parmak izim, irmik kokum)  ya sırf kundaklayayım diye bir cinnet anında nisanı.. 
Avuçlarımı açıp kalkıyorum rüyadan.  Başkaca bir parçam yok..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder