Yeşil çay
Bir noktayı buldum zamanın ortasına bırakılmış, bekleyişle
devşirilmiş küçük bir nokta.. kucağından
tutup çekiştirdim gözbebeklerime yetiştirdim gün ışığını kısıp. Gölgesini sevdim oraya bir zambak
yakıştırarak, sağ avucumdan söküp iliştirdim. Kıvrılmak için bir yer açtım. Gün
döner gibiydi, gözümden renklerin dağılışını biraz daha geciktirmek için kızıl
oklardan sakınıyordum kendimi. Porselen
bir bardağı yoldaşlığa çağırdım, bir manifesto yazmalıydık. Birliğe direnmeyi,
hiçlemeyi, öğrenilmiş çaresizliği yüceltmeyi barındıracaktı. Kendimizle
çelişiyorduk. Elimde boş bir bardakla
birdim.. en çok beni affetmesini
diledim, eşlik ettiği bu oyunlardan haberli ya da habersiz oluşu
sorgulanmayacak bir biçimde kaydedilmişti. Bir nesne, yalnızca bir nesne
olduğunu anımsamak için yeşil çay taneleri atıp içine kaynattığım suya bir
tutam tarçın ekip dinlenmeye bıraktım onu .. kendimle ne yapabileceğimi
düşündüm. Günün kurtarılabilir yanlarını arıyordum kıvrılabilmek için.. uykuya kapatılacak gözlerime zambak
açıyordu.. noktayı aldım biraz daha çekiştirdim, gittikçe daha inatçı oysa
gözbebeklerimden sızıp aklımın kalanını kapsaması için olmadık şarkılar bile
dinlemeye razıydım. Hani şu duyduğunda üstüne sözcükler yakıştırıp da
giydirmeye kıyamadığın.. gün
bitti.. bardakta tortusunu bırakmış
tarçın, yeşilin renginden de çalmış bir parça teslimiyetle aslında çayı ele
geçirmişti. Anlıyor muydum?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder