18 Haziran 2012 Pazartesi

tatil bitti- o halde gel tetiği çek!


   nefesimi tutuyorum, bana bir şarkı söyle. lambalara ihtiyacım yok, ışık gözlerimi acıtıyor. şarkı söyle.. bana ekmekli katıklı umutlu şeylerden söz et, sesinin tonu mühim değil, hangi notadan başladığını anlayamayacak cahil kulaklarım..

bana iyileşebileceğimden söz etme, ne yapacağım, her gün biraz daha hissizleşmesini izlerken parmaklarımın-ve beklerken kesilecekleri günü-  bana ellerim olmadan nasıl yaşayabileceğimi söyle, ayaklarım olmadan, dilim sözsüzlüğe kesilmişken, kulaklarım cahil söyledim, duyduklarını anlamayabilir, kulaklarım bazen bana bile inanmayabilir, nasıl? nefesimi tutuyorum, bana gökdelenlerde hayat olduğunu söyleme, yükseklik korkumun tepesine dikilip hava muhalefetiyle aşık atmaya çıkmadım.. kravatlarından asılı adamlar ve topuklarıyla kıran kırana kadınlar.. aramıza medeniyetin girmediği bir şeylerden; aşktan değil,yaşamaşktan, umutsuzluğun birbirinden uzaklaşmış iki bedenden çok daha büyük anlamları olduğundan ve işte o umutsuzluğun onulmaz olduğundan söz et..
dağlara kaçmaktan, güneyde domates yetiştirmekten söz etme, ütopyaları içinde harcanan ruhlarımız teğet geçen kurşunların kanaması altında, içi boşalmış her sözcüğe kıvrılıp uyumamı isteme.. bir reçel kavanozuna sığabilir beynim ve yeterince şekerleyip organik setifikan ile satış yapabilirsin.. bir şarkı söyle, iki uçurum arasında bir köprüye dair.. nefesimi tuttum, yeterince durabilirsem yerimde iç organlarımı patlatabilirim, ben bir insan öldürebilirim! Bunun vahşi olmadığından, ölümsüzlüğün bir boka yaramadığından, güzelleşmeyen şeyler olduğundan ve bunların alışılabilir, kabullenebilir olmadığından söz et..

bana bir şarkı söyle, salsam da tuttuğumu ve devam etsem aslında yaşamıyor olduğumdan ama yaşamaya dair bir yerlerde bulunmuş kalıntılar olduğundan bahset..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder