26 Nisan 2013 Cuma

bana b-öyle de bakın, anlamazsınız*


"doğru" sözcüklerle "güzel" öyküler yazılabilir.. aramalı, ceplerimi yoklamalı, yollara çıkmalı, daha çok ses bulmalı mıyım?
güzel öyküler çıkmıyor, dilim ben nereye devrilmişsem orada yatmış dinleniyor, anlıyor musunuz? doğru sözcükler sizin ceplerinizde gizli ise ve benden istiyor iseniz? soyulabilir misiniz, güzel öykülerinizden.. karşınızda dilenemiyorum, yan kesip avucuma dökemiyorum seslerinizi..

ama o bakış güzel, bozmayın onu.. "bana bak" derken eksik kalan ünlem tam da orada duruyor.. bunun dilin söylediğinin sağlaması için göze gitmekten öte bir anlamı olmalı.. sahi bir anlamı olmalı? konuşurken gözlerinizin havayı taramasının.. beden dili okuyamıyorum, çok mu acı çekiyorsunuz konuşurken, boğazınızda bir gülle mi taşıyorsunuz? yoksa, yoksa yalan mı söylüyorsunuz?
ama güzel öyküler anlatıyorsunuz. sahi, öyküler gerçeğe yakın anlatılar olarak da tanımlanabiliyor..

gerçek yakıcı bir üslup, anlıyorum.. anlıyorum çünkü doğru sözcükleri seçemiyorum heybelerden, çarpılabildiğim kolaylıkla çarpıtamıyorum.. bunun için gerçek, çirkin öyküler çıkarabiliyor yalnızca.. ben hep yanıyorum ve ipe girmek için köşede bekliyorum.. beklerken düşünüyorum,"çoğal" diyen sesi dinliyorum, sesi düşünüyorum.. doğru sözcükleri tam da o esnada kaçırıyorum.. "dağıl" diyor ses.. size bakıyorum, dağılalım desem, parçalanmamız gerektiğini mi düşüneceksiniz, eve gitme zamanını buyurduğumu mu ima edeceksiniz yoksa yayılabilecek miyiz ? yanlış sözcükler anlamlar taşıyor; çok anlam, eş anlam, doğurgan anlam.. niyetlerimizde şekilleniyor.. anlıyorum, daha çok sözcüğe yeriniz yok, karnınız tok..

oyununuza dahil olamıyorum, üzücü çok üzücü.. ama gerçek bu ve ben gerçekleri kabullenmek konusunda hiç zorluk çıkarmıyorum.. heybeme bakıyorum, yine yanlış bir sözcük y-ol diyor, yol diyor, ol diyor.. niyetimi anlıyorum..
size bu heybeden düşen elbette yolmak beni kökümden.. niyetinizi anlıyorum..



incire yasla,
varlığından derin kök salan, bağışlanamaz..
çıplağıyla direnen kışa,ateşin içinde harlanmaz..
yasla yüzünü ve reddet,
heybetinden muaf dalları olan,sevilemez..
kayacın içinden yaşama tutulan,dizginlenemez..


baharı çiçeklerden yormayı öğrettiler sana,
açmayan çiçekleri için yaslan incire, hafiflet yükünü
ki çiçek açmayanın doğurduğu yemiş,
şekeriyle doyurur kandırılmış kimseleri..
sütünün yakarlığını söylediler sana,
doymayacak dudakların için yaslan incire, devirmeye gayret
ki yakan sütün iyileştirdiği yara sende yok say, zulmet..











Resim: Yvonne Ayoub





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder