1 Ağustos 2012 Çarşamba

Dilemma

Artık doğma Dilemma,
Bir Endülüs Fahişesinden isim devşirmeliydim,
bir kavim göç diler, tarihin tozunda yitebilirdin..

Dilemma sorma, sen benim doğmayacak kızım mısın?
ya ben rahmimde seninle doğdum diye mi kaçıyoruz biz mahşer yerinden? bu dünyada başka zaman yaşanmıyor mu da...
dönüp bir gün soracak mısın "biz kimden kaçıyorduk anne"*

sana atlılardan, meşale avcılarından, sana efsun doğmaktan, kazan kaynatmaktan, yıldızların dilini biliyor olmanın bir lanet olduğundan... Dilemma seni aslında hiç ama hiç istememiş olduğumdan, beşerlikten sıyrılamadığımdan söz edebilecek miyim?

Dilemma sana, zehirli hafızanın sarmaşıklarını çiğnemeyi öğretebilecek miyim? ve yine hayatta kalabilmeyi..
  sana kan kusmanın yalnızca bir deyim olmadığını,kadınsan; kediden daha can sahibi olmayı... Dilemma sana, yürüdüğümüz yolların mezarımız olduğunu, şarkılarımızın yalan olduğunu, adımızın fahişe kaldığını...
Dilemma ben sana, kadınların işkence kabul zamanları olduğunu, o zamanların bir ömrü doldurduğunu anlatacak mıyım?

hafıza, o zehirli sarmaşık!
bazı hayatlar mezarsızdır, onları ölülerle karıştırma..

diri diri toprağa gömülüp, üstlerine karnıbahar ekilmiş olanlardan söz ediyorum sana . Dilemma sana, körpe boynuna  urgan geçirilmiş, pazarlarda gezdirilmiş ve bir tavana mıh edilmiş candaşlarından söz ediyorum!
yedisi birden minibüs kasasında sele kaptırılmış,Etiyopya' da tükürüğü ile beslediği bebeğini, iç organlarını kuruyuncaya dek emzirmiş, inşaat temellerine harç edilmiş, rahimleri kesilmiş... Dilemma sana, otoyollarda teşhire verilmiş ve bacakları oluk oluk irin,yüreği kurtlu, sana lale başı taşlarla ezilmiş candaşlarından söz ediyorum.

 Dilemma sen çok yeğnisin, tazesin..
sana salya akıtan, apış arası sırılsıklam, sana bıyıkları yeni terlemiş elleri beden yoklamaya uluyan... bir gıdımlık canını parmakları ile alacak, her adımına bir tekme savuracak, belini büküp, sözünü küfre yoracak...
Ah Dilemma, sana onlardan "kim" diye söz edeyim?

   sana milyonlar açken, çatal tutmanın inceliklerini, sınırın dibinde saçı göründü diye taşlanıyorken bir kadın, göğüslerinin dik ve diri kalmasının yollarını, kırkında bir taş olmanın seni mutlu kılacağını... Dilemma sana bebekler aç ölüyorken, güzellik uykusuna yatman gerekeceğini, gülümserken dudaklarının kaçta kaçını göstereceğini mi öğreteyim?
   Dünya her an ölüp, yitiyorken ve dar zamanlar yaşanıyorken; meraklarını konuşmak için öncelikle onlar kadar acı çekmiş olmanı bekleyenlerden, dile düşmeyen konuları eviriyorken;yasaklanmış kitaplardan... kadın adının çizildiği medeniyet tarihinden... renklere, kile ve mürekkebe boyanmış parmaklarının kırılmasının dilenip, tandıra kütük atmaya yetiştirilmen istediğinden, Dünya'ya değil, soğan kavurmaktan ağlaman gerekli görüldüğünden...

Dilemma, tek gereken hayatta kalmak iken senden tüm beklenenlerden nasıl bahsedeyim?









*Biz Kimden Kaçıyorduk Anne- Perihan Mağden
    can yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder